Şehrimizin yetiştirdiği başarılı isimlerden Ensar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin Kader deprem bölgesine gitti. Yaraların sarılması noktasında Ensar Vakfının çalışmalarına katılan Kader, bilfiil görev yaparak bölgedeki izlenimlerini de takipçileriyle paylaştı.
Yapılan hizmetleri eleştiren, klavye kahramanlığı yaparak sağa sola sataşan Dernek Başkalarının aksine örnek bir çalışma yürüten Ensar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin Kader, depremin ilk günlerinden itibaren bölgeye geçerek çalışmalara başladı. Karabük’teki çevrelerce yakinen tanınan Kader, özverili çalışmalarıyla diğer STK başkanlarına da örnek olacak çalışmalara imza attı.
Siyasi polemiklerle gündeme gelmeyen, yapılan hizmetleri eleştirenlerin aksine takdir eden ve vatana millete hizmet etmek noktasında gayret gösteren Hüseyin Kader, deprem bölgesinde şahit olduğu manzaraları yazdı. Bölgedeki izlenimlerini empati kurarak anlatan Hüseyin Kader’in duygu yüklü paylaşımında şu ifadeler yer aldı;
“6 Şubat 2023 sabah saat 04:17’de Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 ve aynı gün saat 13:24’te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki iki büyük deprem 11 ilimizde yaşandı. Milletçe hepimizi etkiledi. Yüreklerimiz yandı.
Şu ana kadar depremde vefat edenlerin sayısı 43.556’ya yükseldi. Vefat eden tüm kardeşlerimize yüce rabbimden rahmet niyaz ediyor, yaralı kardeşlerimize şifa temenni ediyorum.
Aziz Milletimizin başı sağolsun.
“Asrın Felaketi” olarak yaşadığımız deprem sonrasında bölgede olmaya, depremzedelerin yanında durmaya gayret ettik.
Peki bu şahitlikte neler gördüm?
Devletimizin tüm kurumlarıyla milletimize hizmet etmek için zamanla yarıştığını ve canhıraş bir şekilde çalıştığını gördüm.
Vakıf, dernek, sendika, STK, birlik, belediye, oda, cemaat, tarikat, cemiyet ve sivil inisiyatiflerden onlarca gönüllü grupların hayırda birbiriyle yarıştıklarını gördüm.
Acıyı, yüreğine katık edenleri gördüm.
Bir anda bütün varlığını kaybeden, sevdiklerini toprağa veren metanetli gönüller gördüm.
Elinde bir tas çorbayla verdiğine şükür diyen, hamd eden inançlı insanlar gördüm.
Hayatın anlamının maldan, mülkten ibaret olmadığını, canımız sağ deyip akrabalarını, sevdiklerini ebedi aleme uğurlayan, “o verdi, o aldı diyen” mütevekkil yüzler gördüm.
Ağlamaktan gözyaşları kurumuş buğulu gözler gördüm.
İmanını, inancını haykıran, ellerini semaya kaldırıp dua eden eller gördüm.
Yaşadığı güzel hatıraları, hayatı, canlarını enkazda bırakıp şehri terk eden, umuda koşan, tekrar ümitle hayata bağlanmak isteyen insanlar gördüm.
Birbirini hiç tanımayan, hayatında yan yana bile gelmemiş ve belki de gelmeyecek insanların aynı mezarlıkta yan yana gömüldüklerini gördüm.
Yardım etmek için, bir can daha kurtarmak için, sevgiyle bir eli tutup hayata bağlamak için cennette koşan hayırlı gönül erlerini gördüm.
Herkesin aynı tencereden bir tas çorba, bir parça ekmek almak için sıraya girip beklediklerini gördüm.
Zengin, fakir, amir, memur, ast, üst ve isimlerin yanında bulunan sıfatların bir anlamı olmadığını, herkesin eşit olduğunu ve insan olduğunu gördüm.
Dillerden duaların düşmediğini, “Allah hepinizden razı olsun, acımıza, hüznümüze ortak oldunuz, koşa koşa geldiniz” diyen diller gördüm.
“Hayatımızda birçok planımız vardı, çocuklarım evlenecekti, üniversiteye gidecekti, birlikte güzel günler yaşayacaktık” diyen, hayallerini söyleyen, duygularını anlatan, sarılıp ağlayan yüzler gördüm.
Öfkenin acıyla harmanlandığı, sabrın iliklere kadar yaşandığı, birbirine dayanmanın, birlik olmanın, kardeş olmanın, sevmenin ne kadar güzel olduğunu gördüm.
Bir tas çorbanın, bir bardak suyun, bir bardak çayın, ne büyük bir nimet olduğunu gördüm.
Tuvaletin, el yıkmanın, duş almanın, bir yastığa baş koymanın ne büyük bir imkan olduğunu gördüm.
Vicdanın ve merhametin, sevgi ve saygının, sabır ve metanetin, acıların paylaşıldığını, başkalarının acılarını duyabilmenin bizi insan yaptığını gördüm.
Sosyal medyada yayılan yalanların deprem bölgesinde hiçbir karşılığının olmadığını gördüm.
Tedbirli olmanın ne kadar önemli olduğunu, böyle de oluversin demenin yanılgısını, yapılan tüm işlerin hakkaniyete uyması gerektiğini, doğru iş yapmanın erdemini, sorumluluğumuzun omuzlarımızda bulunduğunu, yitip giden canların önce tedbire sonra takdire bırakılması gerektiğini gördüm.
Yaşadığımız bu deprem afetinde o bölgede yaşayan tüm insanlarımızın bir anda “afetzede” olduğunu gördüm.
Cepte olan paranın bir işe yaramadığını, bir şey satın alınmayacağını, kardeşinde olanın bölüşüleceğini ve gönülden yapılan ikramlara “bu bana yeter” diyen yüce gönüller gördüm.
Hikmetinden sual olunmaz, bunda da bir hayır vardır diyen, teslimiyet sahibi, abid müminler gördüm.
Sofraya oturmanın, birlikte paylaşmanın, sevgiyle sarılmanın, muhabbetle kucaklaşmanın, seni seviyorum diyebilmenin, mütebessim bir yüzün, güzel bakan bir gözün, söylenen güzel bir sözün, hatıralar biriktirmenin, iyilik yapmanın, ahlaklı olmanın, hayırda bulunmanın, ne kadar paha biçilmez bir erdem olduğunu gördüm.”
Safranbolu Yazıköy’de doğup büyüyen Hüseyin Kader, üniversite eğitimininin ardından okuduğu okul olan Marmara İlahiyat Fakültesinin yayınevinde müdürlük görevini yürüttü. 2003 yılında bu görevinden istifa eden Kader, Ensar Neşriyat AŞ’de Müdür olarak göreve başladı. 2007 yılında Ensar Vakfı Genel Müdürü olan Hüseyin Kader halen bu görevine devam ediyor. Evli ve iki çocuk babası Kader, Ayrıca Namaz Gönüllüleri Platformu İcra Kurulu üyesi ve Darülfünun İlahiyat Fakültesi Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.
her kes üzerine düşeni canla başla yapıyor,kimseyi parlatmaya gerek yok