Ey Peygamberim, Sen çocukların hayatlarındaydın, gönüllerindeydin çünkü onların oyunlarındaydın.
Onlarla güler, oynar, eğlenirdin.
O kadar ağır sorumluluklar altındaydın.
O kadar büyük sorunlar yaşardın.
Sen değiştiriyordun dünyayı, hayatı, gönülleri.
Bu kadar yük ve sıkıntı içindeyken çocuklarla gülüp oynar, oyunlara karışırdın.
Devrindeki çocukların bir peygamberleri vardı.
Peygamberleri oyunlarının başkahramanıydı.
Oyunlarında olmak hayatlarında olmaktır!
Çocuk dünyaların gerçeği oyundur.
Oyun oynamak biz büyüklere bir eğlence ya da çocuğu oyalama gibi görünse de çocuk için oldukça ciddi bir iştir.
Çocukların o sınırsız hayallerine giden yola girebilmek de oyunlardan geçer.
Çocuğunun oyunlarına katılmayan bir anne baba çocuğunu tanıdığını söyleyemez. Biz nasıl ki hayatımızı yeteneklerimizle şekillendiriyor ve ilişkilerimizi karakterimize göre kuruyorsak çocuklarımız da yetenek ve kişiliğini oyunlarında gösterir.
Onların hayatlarında olmak için oyunlarında olmalıyız.
Abdullah bin Haris r.a. anlatıyor:
“Peygamber, amcası Abbas’ın oğulları Abdullah, Ubeydullah ve Kesir’i yan yana saf halinde sıraya koyar ve ‘kim bana yetişirse ona –elindekini göstererek- şunu vereceğim’ derdi.
Çocuklar koşarak gelirler; Peygamberin kucağına, sırtına çıkarlardı. O da onları öper, kucaklardı.”
Oyunlara karışmak
Arkadaşlarından Bera bin Azib r.a. anlatıyor:
“Peygamber ile birlikteydik. Arkadaşlarımızdan biri bizi yemeğe davet etti. Giderken yolda Hüseyin’i bazı çocuklarla oynarken gördük.
Peygamber bizden ayrılarak hızlıca çocukların oynadığı yere gitti. Hüseyin’i yakalamak için ellerini yana açtı. Ancak çocuk bir o yana bir bu yana kaçıyordu. Peygamber de çocuk da gülüyordu. Sonunda Peygamber torununu yakaladı. Bir elini çenesinin altına bir elini de başının arkasına koyarak yüzünü kendisine çevirdi. Kucakladı, öptü. Sonra buyurdu:
‘Hüseyin bendendir, ben de ondanım!’”
Gün ikindiye ererken…
Allah Rasulü s.a.v. bir gün arkadaşlarıyla birlikte oturuyordu. Ümmü Eymen r.a. geldi. Telaşlıydı.
_ Ya Rasulallah! Hasan’la Hüseyin kayboldu.
Gün ikindiye yaklaşmaktaydı. Allah Rasulü s.a.v. buyurdu:
_ Kalkın, oğullarımı (torunlarımı) arayın.
Herkes bir tarafa dağılarak aramaya başladı. Selman-ı Farisi r.a. Allah Rasulü s.a.v. ile aynı yöne gitmişti. Beraber epeyce yürüdükten sonra bir dağın yamacına geldiler. Hasan ile Hüseyin oradaydılar. Korkudan birbirlerine sarılmış duruyorlardı. Karşılarında kuyruğunun üzerine dikilmiş ağzından adeta ateşler çıkan bir yılan duruyordu.
Yılan Peygamberimizi görünce kayalara doğru giderek gözden kayboldu.
Allah Rasulü s.a.v. torunlarının yanına koştu, onları birbirinden ayırdı.
_ Anam babam sana feda olsun, sizler çok kıymetlisiniz. diyerek korkulu çocukları öptü.
Onları omuzlarına bindirdi. Selman-ı Farisi r.a. çocuklara:
_ Sizlere ne mutlu, sizleri taşıyan ne güzel taşıyıcıdır. dedi. Allah Rasulü s.a.v. buyurdu:
_ Onlar da iyi biniciler öyle değil mi? Fakat babaları bu işte onlardan daha iyidir.
* * *
Cabir r.a. Peygamber Efendimiz s.a.v.’ı ziyarete gelmişti. O’nu torunları Hasan ve Hüseyin sırtına binmiş halde buldu. Efendimiz s.a.v. yerde elleri ve dizleri üzerinde yürüyor ve şöyle diyordu:
“Ne güzel devedir sizin deveniz. Sizler de ne güzel yüklersiniz.”
Haydi Hasan! Haydi Hüseyin!
Bir gün Hasan ile Hüseyin güreşiyorlar, Efendimiz s.a.v. da onları seyrediyordu. Efendimiz s.a.v. devamlı ‘haydi Hasan, haydi Hasan’ diyerek Hasan’ı destekliyordu. Anneleri de oradaydı. Babasına sitem etti:
_ Ya Rasulallah! Hep Hasan’ı tutuyorsun. Oysa Hüseyin küçüktür. Ona yardımcı olmak gerekmez mi?
_ Ya Fatıma! Hüseyin’e de Cebrail yardım ediyor.
Çocukların dünyası oyunlardır. Yarının dünyasını oyunlarla, oyuncaklarla kuracaklar; hayatı oyunlarla öğreneceklerdir.
Oyunlarda yardımlaşacaklar, paylaşacaklar.
Eğip bükecekler, yeteneklerini gösterecek, geliştirecekler.
Zihnen ve bedenen sağlıklı olacaklardır.
Bir gün çocuklar büyüyecek, oyunlar en tatlı yerinde bitecek.
O gün gelene kadar bırakalım çocuk olsun çocuklar.
Unutmayalım ki oyunlardan çocuklarımızı öğrendiğimiz gibi kendi hayatlarımızı da öğreniriz. Yapmamız ve yapmamamız gerekenleri… Oyunlarda öğreniriz.
Oyunlarda küslükler olur, küslükler biter.
Kavgalar olur, kavgalar biter.
Anlarız ki akşam olunca bitecek oyunlar için kavgadayız.
Oyunlardan öğreniriz hayatı.
Manalı ve manasız olanı.
Oyunlar manalıdır.
En son ne zaman çocuğumuzun ya da çocukların oyunlarına karıştık da unuttuk kendimizi, yakaladık hayatı sonra da dedik:
“Rasulullah böyle yapardı!”