enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,6787
EURO
37,4992
ALTIN
3.180,65
BIST
10.104,85
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Karabük
Çok Bulutlu
12°C
Karabük
12°C
Çok Bulutlu
Perşembe Çok Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
13°C
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C
Pazar Çok Bulutlu
13°C

GÖNÜLLER ÖRTÜSÜ HAYÂ

GÖNÜLLER ÖRTÜSÜ HAYÂ
17.06.2022 18:03
A+
A-

Gönlün titremesidir hayâ.

Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından bir yaprak kadar incelmiştir.

İşte o nazenin yapraktır mü’minin gönlü.

Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hâl gördüğünde.

Gün gelir daha bir incelir de görmek bir yana, işlemek bir yana, bir günahı düşünmek titretir, O’nu hakkıyla bilmemek titretir o nazenin gönlü.

Rabbini düşünür de titrer.

Taşta toprakta, insanda, kendinde rabbini görür de taştan topraktan, insandan, kendinden hayâ eder.

 

BEN SENİ GÖRÜYORUM YA

Rabbim rahmetiyle esirgesin akrabalardan bir Zehra teyzemiz vardı. Televizyonlu odada oturması gerektiğinde her ne vakit televizyonda bir erkek çıksa başörtüsünü düzeltir, yüzünü örterdi. Gülerdik, “O seni görmüyor ki” diye.

“Ben onu görüyorum ya” derdi.

Çocukluk yıllarımızdı. “O seni görmüyor ki” dediğimizde kalmışız. Duymamışız, anlamamışız onun ne dediğini…

Yıllar sonra okudum:

Hz. Aişe r.a. gözleri âmâ olan İshak r.a. yanına her geldiğinde kendini sakınır, örtüsüne çeki düzen verirmiş. Onun bu durumunu hisseden İshak r.a. bir gün sorar:

_ Ey Mü’minlerin Annesi! Ben âmâ olduğum hâlde benden de sakınıyorsun. Hâlbuki ben sizi görmüyorum! Hz. Aişe r.a. cevap verir:

_ Evet, sen beni görmüyorsun. Fakat ben seni görüyorum.

Zehra teyzemiz Aişe r.a.’ın hayâsındaki bu rikkati, inceliği bilir miydi?

Belki bilirdi, belki…

Her insan muhakkak hayâlı doğuyor.

Örtünmek hayâdan.

Rabbimiz setreden, örten.

Tüm sırlar bir bir açığa vurulduğunda mahcup olmayalım diye, rabbim setretsin ayıplarımızı diye her mü’min biraz mahcuptur bugün.

Ve örtülüdür.

 

ALLAH’TAN HAYÂ EDİNİZ!

Allah Rasûlü s.a.v. bir gün sahabilerine sordular:

_ Hepiniz cennete girmek istersiniz değil mi? Ashap:

_ Evet, Ey Allah’ın Rasûlü! Elbette isteriz. dediler. Bu cevap üzerine Allah’ın Rasûlü s.a.v. buyurdular:

_ O zaman uzun yaşama ümidinizi biraz kısaltın. Ecellerinizi gözlerinizin önünde tutun ve Allah’tan hakkiyle hayâ edin. Onlar:

_ Biz hepimiz Allah’tan hayâ ediyoruz. dediler. Efendimiz s.a.v. buyurdular:

_ Öyle değil! Allah’tan hayâ etmek kabirleri ve kabirlerde sizi bekleyen imtihanları unutmamanızdır. Başınızı ve başınızda taşıdığınız düşünceleri, karnınızı ve karnınıza gireni, size nimet olarak verilen azalarınızı muhafaza etmenizdir. Kim ahireti dilerse dünya hayatının aldatıcı süsünü terk etmeli, ahiret hayatını dünya hayatına tercih etmelidir. İşte Allah’tan hakkiyle hayâ etmek böyle olur. İşte, Allah’ın dostluk ve himayesine böyle ulaşılmış olur.

 

İsrafil a.s. her gün, günde yetmiş kere yüzünü kendi kanadıyla örter, “Ya İlahe’l Alemin! Ne yapayım, sana lâyık bir secde ve rükû” yapamadım. der.

 

Melekler ve peygamberler, “Ya Rabbi! Seni tesbih, tenzih ederiz. Sana hakkiyle ibadet edemedik.” derler. Allah’tan, lâyıkiyle kulluk yapamadıkları için hayâ ederler, utanırlar sıkılırlardı.

 

Hz Musa a.s.:

_ Ya Rabbi! Bana cennet lazımdır. Senden cennet isterim. Seni görmek de bana gereklidir, onu da isterim. Fakat bana ekmek, tuz, koyunların yiyeceği gibi hakir şeyler gerekince bunları Senden nasıl isterim. dedi. Rabbinden günlük maişetine dair bir şeyler istemekten hayâ etti. Hakk Tealâ buyurdu:

_ Ya Musa! Maksat budur. Bunları isteyeceksin. Böylece her vakit bir ihtiyaç ile huzura gelinir, yalvarılır. Bu bahane ile kulluk vazifeleri yapılır, bana kavuşma yoluna girilmiş olur.

 

Rabbimiz de kullarından hayâ ediyor

Efendimiz s.a.v. buyurdu: “Allah rahimdir, kerimdir. Hayâyı çok sever. Kulu tarafından kendisine kaldırılan elleri, içine bir şey koymadan geri çevirmekten hayâ eder.”

Biz, “dua ediyorum ediyorum olmuyor, vermiyor” demekten hayâ etmez miyiz?

Bilmiyoruz, görmüyoruz belki, ellerimize neler neler koyuyor, neler veriyor.

Rızasızlıktan hayâ etmez miyiz?

Kullardan utanırız. Ama gerektiği yerde, gerektiği şekilde değil. Haklarını hoyratça gasp ederiz, kendilerine verdiğimiz sözleri tutmayız. Olmadıkları yerde haklarını savunmaz, gıybetlerimi yapılıyor bir cümle de biz ekleriz.

Sonra yüzlerine gülmekten hayâ etmeyiz de…

Evimize misafir geldiklerinde, Allah Tealâ’nın nimet olarak bahşettiklerini onlara ikram ederken utanır sıkılırız.

“Kusura bakmayın, size lâyık değil ama ev de biraz dağınık”

Bir güler yüz, bir güzel söz, bir bardak su ne güzel ikramdır oysa.

Rabbimiz bizden hayâ eder. Biz sıkılmayız.

Gönüllerimiz bu dağınıklılığıyla O’nu kabul etmeye hazır mıdır?

O’na lâyık mıdır, secdelerimiz, rükûlarımız?

O’nu hakkiyle tesbih ve tenzih edebildik mi?

 

HAYÂ, AMA NASIL?

Bir gün Nebi s.a.v. eşine sordu:

“Ey Aişe, hiç hayâsız söz söylediğimi gördün mü?”

Ve bir gün buyurdular:

“Ensar kadınları ne iyi kadınlardır! Hayâları onları dinlerini öğrenmekten men etmedi.”

Böylelikle Allah Rasûlü s.a.v. hayâ ile ilgili düsturları vermişlerdir.

Kişinin ahlâkı dilindedir. Sözü hayâsız kişi, kat kat örtüler altında olsa nafile!

Ve hayâ, ne sorular sorup dinimizi öğrenmekten men eder bizi, ne -incitecek olsa da muhatabımızı- hakkı ve doğruyu söylemekten!

 

ZOR ZAMANLAR

Her ibadet mutlaka zikirdir, zikirledir.

Namaz kılacak kişi daha abdeste yönelirken zikir hâlindedir.

Oruç tutacak kişi sahur hazırlığı yaparken zikir hâlindedir.

Hayâ ise zor zamanda zikirdir. Karşımıza çıkıveren bir günah karşısında Allah’ı hatırlayarak utanmak, günahtan el çekmektir.

Günahın şaşası ve albenisi karşısında durmaktır.

Hayâ, mütevazı bir iklimdir.

Ezelde ruhumuza nakşolunan asli hâlimizdir.

Lâyık bir kul olamadık Rabbim, utanırız.

Taştan topraktan, kullarından, kendimizden hayâ ederiz.

Kullarını utandırmaktan hayâ ederiz ki, bizi utandırma!

Müjde, bir kutsi hadisle gelir yetişir: “Ey Kulum! Sen her ne kadar günahkâr isen de, bu günahlarından korkup hayâ ediyorsun. İzzetim ve celalim hakkı için senin günahlarını insanoğlunun gözünden, gönlünden gizlerim. Gözünün hıyanetlerini, gizli kabahatlerini meleklerin anlayışından saklarım. Hatalarını ve günahlarını Levh-i Mahfuz’da Kiramen Kâtibi’nden gizlerim. Kıyamet günü muhasebe makamına geldiğinde hesabını kolay görürüm.”

Medeniyetimiz hayâ üzre kurulmuştur.

Bu topraklar nakış nakış hayâ ve edeple işlenmiştir.

Kur’an olan odada uyumaz, sabaha kadar uykusuz beklerdi,

Arapça yazılı bir kâğıt parçasını Kur’an yazısıdır diye yerde bırakmazdı bu toprağın insanları.

“Burnunun ucunu göstermekten ar ederdi sütninem”

Ve sevgilinin yüzünde yabancı bir bakış okunurdu:

“A benim bahtı yârim

Başımın tahtı yârim

Yüzünde göz izi var

Sana kim baktı yârim”

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.