Peygamber’i sevmek en güzel dualarına Peygamber’i koymaktır.
Peygamber’i varlığının önüne koymaktır.
Peygamber’in Allah’tan getirdiklerini tüm varının önüne koymaktır.
Onlar böyle sevdiler, daha çocukken böyle bağlandılar.
Daha çocukken imanı kalplerine böyle koydular.
“Sizden birinize ben, kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe o tam iman etmiş sayılmaz.”
Hz. Ömer r.a., bir gün Peygamber s.a.v.’a “Ey Allah’ın Resulü sen bana, nefsim hariç her şeyden daha sevimlisin.” deyince, Hz. Peygamber s.a.v., “Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki; sen beni nefsinden daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsın.” demişti.
Bunun üzerine Hz. Ömer r.a., “Vallahi şimdi sen bana nefsimden daha sevimlisin.” dediğinde, Hz. Peygamber s.a.v., “İmanın şimdi kemâle ermiştir ey Ömer.” buyurmuştur.
Sa’d bin ebi Vakkas r.a. annesine hürmet ve itaat eden bir evlat idi. Müslüman olunca annesi çok kızdı ve şöyle dedi:
_ Ya Sa’d! İşlediğin bu ne iştir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın yahut da ben yemem, içmem ve nihayet ölürüm. Sen de benim yüzümden, “Anasının Katili!” diye ayıplanırsın. Sa’d r.a. annesine şöyle cevap verdi:
_ Ey Anne! Böyle yapma. İyi bil ki, ben bu dini bırakmam.
Sa’d r.a. iki gün iki gece bekledi. Kadın ne yedi ne de içti. Bunu üzerine Sa’d r.a. annesine şunları söyledi.
_ Vallahi anne, iyi bil ki, senin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa ben bu dini yine bırakmam. Artık sen ister ye, ister yeme.
Annesi oğlunun bu azim ve kararlığını görünce inadından vazgeçti ve yemek yedi. Bu hadise üzerine Ankebût Sûresi’nin 8. ayeti nazil oldu: “Biz insana, ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa o vakit onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. Ben o vakit size yaptıklarınızı haber veririm.”
Sa’d bin ebi Vakkas r.a. bu hadiseyi yaşadığında üç günlük Müslüman’dı ve çocuk denilecek yaştaydı.